Siz de kendinizi bir ‘bilimkurgu’ filminin içindeymiş gibi hissediyor musunuz?
Yeni tip koronavirüs salgınıyla birlikte etrafımızdaki pek çok kişinin sık sık bu soruyu sorduğunu işitir hale geldik.
Bir taraftan kendimiz ve çevremizdekilerin sağlığını riske atmadan, diğer taraftan ‘panik’ yapmadan bir süre sadece evde yaşamaya konsantre olmaya çalışıyoruz. Haliyle bu durum etrafta küçüklü büyüklü bir ‘telaş’ ortamını da karşımıza çıkarıyor.
Örneğin her gün market raflarının bir ‘telaş’la dolup boşaldığına şahit oluyoruz. Birkaç gündür, sevdiğim bir markadan, almaya çalıştığım ‘arpa şehriye’ için markete gidenlere rica ediyorum ancak akşama ‘çoktan’ bitiyor.
Artık tanışık hale geldiğimiz market çalışanı her sabah rafları özenle yeniden doldurduklarını anlatırken, yarın benim için bir paket ayıracağına söz verdi. Eklemeyi de unutmadı: “Merak etmeyin bol bol var.”
Yerli üretim hamlesi
Evet bol bol var. Türkiye iklimiyle, toprağıyla biyoçeşitliliği çok zengin bir ülke. Uzmanlar ithalat yapmadan, iyi planlanmış tarım politikaları ile Türkiye’nin dünyanın en güçlü tarım ülkelerinden olabileceğine dikkat çekiyor.
Kovid-19 salgınına karşı mücadele ettiğimiz şu günlerde gıdada yeterliliğin ne kadar önemli olduğu bir kez daha vurgulanıyor. Ülkelerin parası olsa bile kapalı sınırlar nedeniyle ürüne ulaşmak oldukça zor hale geliyor. Bu süreçte, üretimi sayesinde en şanslı ülkelerden olan Türkiye, gelecek dönem planlamalarını da ‘yerli üretim’ ve ‘üreticiye destek’ düsturuyla oluşturuyor.
‘Ders çıkarmak şart’
Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım, Türkiye’nin tarımsal alanları ve sahip olduğu çeşitlilik ile kendine yeterliliğinin yanı sıra dünyada önemli bir ihracatçı da olabileceğini belirtirken bunun temelinde üreticiye doğru destekler ve üretimin sürdürülebilirliğini sağlayacak planlı tarım politikası olduğuna vurgu yaptı.
Koronavirüs salgını sürecinin ülkelerin tarımda yeterliliğinin önemini bir kez daha gösterdiğini anlatan Yıldırım, “Bu felaketten bir ders çıkarmak lazım. İlk aklımıza gelen markete koşmak, evimize yeterli gıda stoğunu yapmak oldu. Türkiye bu konuda oldukça şanslı bir ülke. Her üründe dışarıya bağımlı olduğumuzu düşünebiliyor musunuz? Paramız olsa bile alamazdık, çünkü ticaret yolları bile kapandı. Bizim en büyük gücümüz tarım; bu bilinçle toprağın, üreticinin kıymetini bilmemiz, verdiğimiz önemi doğru politikalar haline getirmeliyiz” diye konuştu.
Turist az, gıda yeter
İnsanların evlerine çekilmesiyle gıda ürünleri tüketiminde artış gözleneceğini hatırlatan Yıldırım, buna karşılık yıl boyunca 40 milyonun üzerinde gelen turistin azalmasıyla gıda dengesinde bir sorun yaşanmayacağını dile getirdi.
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın kooperatifçiliği öne çıkaran sistemler üzerinde yoğunlaştığını anlatan Yıldırım, bu sayede insanların üretime döndürülmesinin, dönecek olanların doğru yönlendirilmesinin mümkün olabileceğini söyledi.
Yaşanan bu olağanüstü günlerde tarım ürünlerinde bir sorun oluşmayacağını vurgulayan Ali Ekber Yıldırım, sadece ‘yem’ kaynağı ürünler özelinde fiyatta olumsuzluklar yaşanabileceğini kaydetti.
‘Plansız zenginliği kullanamayız’
Gıda zincirinin en önemli gücünün ‘üretici’ olduğunu bir kez daha vurgulayan Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) Başkanı Hüseyin Demirtaş, artan tüketici ve ihtiyaçlara karşılık az sayıda üreticinin vazgeçmeden toprağını işlediğine dikkat çekti.
Bu sayede gıda tedarik zincirinde sorun olmadığını kaydeden Demirtaş, üretimi gündeme alan bir planlamanın, doğru ve zamanında yapılan desteklerin önemli olduğunu dile getirdi. Demirtaş, “Üretim planlaması olmadan bu toprakların zenginliğini kullanamazsınız. Bu toprakların planlı şekilde üretilebilir olması ve terk edilmemiş olması gerekiyor. Girdi fiyatlarının her dakika oynaklığı üreticiyi zorluyor. Artık bunun uzun vadeli yönetilebilir olması sağlanmalı” diye konuştu.
‘İsraf yapmayalım, yeter’
Hüseyin Demirtaş, mevcut dönemle ilgili olarak ise şu değerlendirmeyi yaptı:
“En az sorun yaşayacak ülkeyiz. Ülkeler bir olağanüstü durumda kendi içine çekilip kendi ürünlerini kullanacak olsa, bizim kendimize yeterliliğimiz konusunda sıkıntımız olmaz. Bir telaşla marketlere gidip rafları boşaltan tüketicilere de önerimiz, fazla alıp daha sonra israf yapmasınlar. Hiçbir üründe arz sorunu görünmüyor.”
‘Sigortamız olduğunu gördük’
Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu Başkanı Eren Günhan Ulusoy, Türkiye’nin buğday arz ve talebinde dengeli bir ülke olduğunu anlatırken, yapılan buğday ithalatının sadece mamül ihracatının hammaddesi olarak kullanıldığını söyledi. Türkiye’nin dünyanın önemli bir un ihracatçısı ve un tedarikçisi olduğunu kaydeden Ulusoy, Türkiye’de kurulu bulunan un üretim kapasitesinin, yurtiçi talebinin iki katından fazla olduğuna vurgu yaptı. Ulusoy, şöyle devam etti:
“Türkiye’nin üretim kapasitesi Türkiye’nin ihtiyacının iki katından fazla. Sektörümüzün en büyük problemlerinden biri atıl kapasiteydi. Kapasitemizin sadece yarısını kullanabiliyorduk. Yani Türkiye’deki talep, bizim arzımızın yarısına denk geliyordu. Bugün baktığımız zaman bunun ne kadar önemli bir sigorta olduğunu görüyoruz. Talep ikiye katlansa bile Türkiye’nin bunu üretecek kapasitesi var. Türkiye bu nedenle 7 yıldır dünyada ihracat şampiyonu. Bu da önemli bir avantaj. İhracattaki stoklarımızı, kapasitelerimizi de talep halinde iç piyasaya yönlendirme imkanına sahibiz.”